BEDİA MUVAHHİT’E GÖNÜL BORCUYLA..
İlk insandan günümüze dek toplumun her alanında, her fırsatta kenara çekilmeye, itilmeye, yok sayılmaya çalışılan kadın, her fırtınadan sağ salim çıkmış, 21. yüzyılın ilk yarısına geldiğimiz bu yıllarda sporda, politikada, iş yaşamında ve tabii ki sanatta erkek egemenliğine son verecek gücü kendinde bulmuştur. Bu güç her fırsatta yadsınmaya çalışılsa, zaman zaman bir gecede medeniyet yılıyla yüzlerce çağ geri gidildiği hissi yaratılsa da günümüz toplumlarının geldiği nokta kadının mücadelesinin ve emeğinin yadsınamaz sonucudur.
Avustralyalı yazar Germaine Greer, “Ölümün eşiğinde olan tüm toplumların yapısı erkeksidir. Bir toplum sadece bir erkekle kurtulabilir, ancak hiçbir toplum kadının eksikliğinde varlığını sürdüremez” der. Tiyatro ise, ister parıltılı salonlarda olsun, ister bir köşe başında yapılsın, kadının eksikliğinde varlığını sürdüremeyecek olan toplumların bir yansıması, yeniden kurgulanmasıdır. İşte bu yüzden tekrar ve tekrar savunmalıyız ki üstünde kadın olmayan bir sahne ancak ve ancak ölümün eşiğindeki toplumları temsil eder.
Elini taştan oyulmuş masasına vurup da yemek yapmayı reddeden ve avlanmaya giden ilk kadının yaktığı ateş, Antik Yunan’ın ilk kadın şairlerinden Sappho’dan, bilinen ilk kadın tiyatro yazarı Hrosvita’ya, bin yıllar boyu elden ele geçerek Afife Jale’ye ulaşmış; Afife Jale zorla da olsa bu ateşi sahneye taşımış, evinde oturup eşini beklemeyi reddederek Atatürk’le olan bir toplantıya kendisinin de gitmesi gerektiğine karar veren Bedia Muvahhit’le nihayet Cumhuriyet sahnesine taşınmıştır.
Toplumun belleğine kendini kabul ettiren, vicdanına seslenen, sahne ile kadın arasına örülen duvarın arkasında inatla büyüyen bir ışık, bir Cumhuriyet sanatçısıdır Bedia Muvahhit.
Erkek için sadece bir seçim olan, kadın için bir savaşa dönüşen yolda en önde ilerleyen, tiyatroya yön veren kahramanlardan biri. Afife’nin bulamadığı desteği, genç cumhuriyetten bulan; Sabiha Gökçen, Semiha Berksoy, Halide Edip Adıvar, Muazzez İlmiye Çığ, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Leyla Gencer gibi, Atatürk devrimlerine yürekten inanan öncülerimizden. Hem özgür hem değerlerine bağlı, hem eğitimli, Türk tiyatrosunun gözbebeği.
Şimdi yıllar sonra, sanatı ve sanatçıyı takdir etmek, genç sanatçılarımızı teşvik etmek, yüreklendirmek için toplumun ortak belleğini altında durmak bize onların mücadelesini, cesaretini ve tutkusunu aktarıyor. İşte bu nedenle, bu yıl 8.si dağıtılacak olan Bedia Muvahhit Ödülleri’nde değerli sanatçılara sunulacak olan ödüller, birer belge niteliği taşıyan objeler olmanın da ötesinde bir anlama sahiptir. Bu ödüller Afife’nin Bedia’ya, Bedia’nın da ülkemiz sanatçılarına uzattığı bir el, savaşma ve sanatsal yaratım cesaretidir.
Ödülü yaratmak için uğraşan ve çaba harcayanları da ödülü almak için yaratıcı olan ve şahane performans gösterenleri de, herkesi sevgi ve saygıyla kutlarım…